Anasayfa Gürcan Gürel Kimdir? PSYCH-K®️ Nedir? PSYCH-K®️Ne Değildir? PSYCH-K®️ Nasıl Çalışır? Blog Videolar İletişim Randevu Alın

BEN KİMİM

Bir zen okulu öğrencisi her sabah evinden okula giderken bir askeri kışla önünden geçermiş. Sisli bir kış günü öğrenci yine askesi kışlanın yanından geçerken nöbetçi asker yoğun sisten dolayı öğrenciyi tanıyamamış, yaklaşan bir siluet görmüş, bunun üzerinede yüksek bir sesle “dur kimsin sen” diye bağırmış. Öğrenci önce duraksamış, sonrada kendini tanıtmış ve biraz daha yaklaşıncada nöbetçi asker kendisine “tamam seni tanıdım, devam edebilirsin” demiş. Öğrenci tam yola devam edecekken aklına bir fikir gelmiş; nöbetçi askere dönmüş ve kendisine “bak ben her sabah burdan geçerken bana aynen bu sabah yaptığın gibi yüksek sesle dur kimsin sen diye bağırırsan her seferinde öğle yemeği için yanımda taşıdığım pirinç pilavının yarısını sana vereceğim” demiş....

Ben kimim sorusu içsel yolculuğumuzdaki en önemli soru. Yolculuktaki biri için o kadar değerli ki öğrenci kıt kanaat yanında taşıdığı yemeğin yarısını bu soru için feda etmeye hazır.

Bir kere bu soruyu içtenlikle sorduğumuzda yaşamımızda o geri dönülmez yolculuk başlıyor.

Gerçek doğanı, gerçek kimliğini bir şeyler yaparak, bir şeyler başararak, bir şeylere sahip olarak keşfedemezsin.  Çünkü o bir olma, bir farkındalık hali, kalbini açma hali. Ona zihin ile düşüncelerle de ulaşamazsın. Zihin ile her şeyi düşünüp irdeleyebilirsin ama içini keşfedemezsin; aynen gözlerinle her şeyi görüp kendini görememen gibi...

Hepimizin gerçek kimliği ışık ve koşulsuz sevgi... Bu bizim sadece var olduğumuz için doğal halimiz, aynen soğuğun buzun doğal hali, sıcağın ateşin doğal hali olduğu gibi.

Her birimiz ışık cevherleyiz ama cevherin üstü battaniyelerle kaplı olduğu için gün içinde gerçek kimliğimiz ile çoğu zaman temas edemiyoruz. Battaniyeler bize sahte kişilik yükleyen, bize sen farklısın, sen özelsin diyerek bizi teklikten dualiyete sokan zihnimiz. Bize yüklediği sahte ünvanlar, roller ile yaratılan sahte kişilik. Zaten ingilizce kişilik anlamındaki “personality” kelimesi eski yunancada “maske” anlamı olan “persona” kelimesinden türemiş.   

İşte gerçek kimliğimizi keşfetme yolunda dışta yapabileceğimiz tek çalışma bu battaniyelerin farkında olmak.  Bunu hergün kararlılıkla yaptığımızda zamanla battaniyeler incelerek kumaşa, daha sonra tüle dönüşecek...nihayetinde ego kabuğunun yok olmasıya her şey olan hiçliğe, gerçek kimliğimize kavuşabileceğiz.....aynen kendini herkesden ayrı gören okyanustaki buz kütlesinin son parçasının da erimesiyle bütünlüğe kavuşup okyanus olması gibi...

Kendini gün içinde sürekli gözlemle..

Olaylara nasıl tepki veriyorsun..

Tepkilerini kalbinden, yani sevgiden veriyorsan battaniyeler inceliyor..

Tepkilerini zihninden, yani korku, endişe, kızgınlık, kibir, kıskançlıktan veriyorsan battaniyler kalınlaşıyor..

Tercih senin..

Simurg

Kuşlar aleminde tüm kuşların ibretle baktığı Simurg adlı efsane bir kuş varmış. Söylenene göre Simurg her şeye muktedirmiş, yetileri ve gücü tüm kuşların fersah fersah üstündeymiş. Simurg efsanesi zamanla kulaktan kulağa tüm kuşlar alemine yayılmış. Efsaneyi duyan her kuş Simurg’a ulaşmak, Simurg’la tanışmak için can atıyormuş.

Ancak Simurg Kaf dağlarında, o kadar uzak diyarlarda yaşıyormuşki kuşlar Simurg’u ziyaret etmek için kendisine uçmaya bir türlü cesaret edemiyorlarmış. Sonunda bir grup kuş cesaretini toplamış ve Simur’u bulmak için azimle yola koyulmuş. Ancak kara kış, dondurucu soğuklar, ağaçları deviren fırtınalar, yol o kadar zorluklarla doluymuş ki yolculuk boyunca her gün gruptan bir kaç kuş ayrılmak, geri dönmek zorunda kalıyormuş.

Sonunda, günler sonra, gruptan kala kala 30 kuş Simurg’un yaşadığı söylenen bölgeye ulaşmışlar. Gece dinlenmişler, ertesi sabah orda yaşayan yaşlı bilge kuşu bulmuşlar ve yaşlı bilge kuştan kendilerini Simurg ile tanıştırmalarını istemişler.

Yaşlı bilge kuşları nazikçe selamlamış, hikayelerini dinlemiş ve akabinde gülümseyerek şöyle demiş:

“Bakın hepinizi cesaretiniz ve yaptığınız bu çetin yolculuktan dolayı kutlarım ancak size üzülerek söylemek zorundayım ki burada Simurg adında bir kuş yaşamıyor, hiçte yaşamadı; ancak şunu bilmenizi isterim ki burada, yani Kaf dağlarında Simurg’un farsça anlamı 30 kuş demektir”.

İşte aynı bu şekilde kendi ruhani yolculuğumzda gücü ne kadarda “dışta” arıyoruz. Oysa aydınlamış üstadların dediği gibi o aradığımız güç bize şah damarımızdan daha yakın.  İçimizdeki hazineyi, içimizdeki gücü keşfetmek sadece kalbimizi açmamızla mümkün olabileceği için ve buda zihnin yok olması anlamına geldiğinden kendimizi keşfetme yolculuğumuzda zihnimiz her türlü engeli önümüze çıkaracaktır. Aynen Simurg’u arayan kuşların yolculuklarındaki dondurucu soğuklar, fırtınlar, kara kış gibi zihnimizinde  bizi yolculuğumuzdan caydırmak için uygulayacağı  karanlık geceleri olacaktır. Bunu başaramazsın, yetersizsin, olduğun halin sana yetmiyormu, konfor alanını niye terkediyorsun, her duruma tedbirler almalısın, karşındakine çokta güvenme……gibi gibi sürekli korku, kaygı, acizlik frekansı yayan, bizi  karalık gecelere çeken zihin…

İşte bunların zihnin bizi aşağı çekmek için uguladığı tuzaklar olduğunu farkettiğimizde, zihnimize “sen sadece istediğim zaman kullanacağım bir yardımcımsın, patron sen değil benim” dediğimizde işte o zaman kalbimizin kapısını açabiliyoruz…çünkü kalbimizin kapısı sadece zihin sustuğunda, içimizdeki sessizliğin sesini duyduğumuzda, göğüs bölgemizde o koşulsuz sevgiyi, sebepsiz mutluluğu, anandayı hissettiğimizde açılıyor…..ve o sınırsız güç, sonsuz hazineye kavuşuyoruz…

Ve bu hazineye ulaşmak için hiç bir şey elde etmeye, hiç bir şey başarmaya ihtiyacımız yok..o senin sadece var olduğun için doğal halin, senin doğal hakkın; aynen nefes almanın sadece var olduğun için senin doğal halin, doğal hakkın olduğu gibi..  

Hiç bir yetersizliğin, hiç bir eksiğin yok, olduğun halinle mükemmelsin.. 

Unutma sen Simurg’sun